Friday, November 20, 2009


Herkese selam,

Bir şehir görebilmenin heyecanıyla yazıyorum size. Şu an yoldayım Kigston'dan Montreal'a gidiyorum. Üç ay aradan sonra kalabalık bir yer görebileceğim, bir sürü insan, belki panik, belki bir yere yetişme telaşında yahut benim gibi avare avere şehrin sokaklarında dolaşan tipler olacak. Fransızca işitecek kulaklarım, biraz tebesüm, biraz heyecan, birazda burukluk kaplayacak bedenimi. Anlamadığın bir dilin beyinde ve duygularda tetiklediği kıskanma halleri...

Sonra gece, biraz daha uzun bir yolculuk olacak, Yılmaz Erdoğanın dediği gibi bir ülkeden bir iç ülkeye gitmiyorum, ama yine de pasaportum kontrol edilecek, belki bir kanadalıya sormayackları soruları bana soracaklar, ait olduğum ortadoğu kültüründen ötürü soracaklar da soracaklar. Neyse ama ben her şeye razıyım. Yolculuğun sonuna Melise sarılabilmek, Türk kahvesinin kokusunu duymak, küçük bir iki dedikodu yapacağımızı hatırlamak yetecektir bütün bu koğuşturmayı unutmak yada beynin arka bölmelerine, kullanılmayan, unutulmak istenen şeylerin biriktirildiği bodrumlarına atmak için. İçimdeki heyecanı gerçekten anlatamam. Belki okuduğunuzda hadi ordan diyeceksiniz o kadar da değil, ama gerçekten öyle bir duygu kaplamış içimi...

Monteal'de geçireceğim 10 saatim var, şehirde dolaşmak, belki biraz alışveriş, sonra akşam bir puba girip bir bira içmek, keyiflenmek, belki sinemaya gitmek bilmiyorum henüz netleşmiş değil, bakalım artık kısmetimizde ne olacak...



1 comment: